23 Kasım 2014 Pazar

Dağ Güvercini Olmak



Evcilleştirilemeyen bir güvercin türüdür dağ güvercini. Kimsenin elinden beslenmez.  Asla tutsak edilemez, edilse de yaşamaz, ölür. Evcil bir güvercinle karşılaşırsa, onu da kendine benzetir.

Asidir. Tek başınadır her daim. Minnetsizdir.

Aslında, bu asi karakter yapısı biraz da onun doğum öyküsüyle ilintilidir. Dünyaya gelir gelmez, ebeveynleri tarafından doğaya bırakılır dağ güvercini. El yordamıyla öğrenir yaşamı, yapayalnız…  Anne babası, her şeyi doğadır. Kimseye minnet duymayışı bundandır, doğanın kendisine verdikleriyle yetinişi de.

Dağlarda yaşar.
Diğer güvercin türlerinin özlemlerine rastlanmaz onun dünyasında. “Biri yemimi versin, barınacak bir yerim olsun da, varsın tutsak olayım.”, demez. Belki de onun “gerçek bir yaşama” sahip olduğunu fark ettiğinden evcil güvercinler, karşılaştıkları an takılıp gidiverirler peşinden.. Bundan ötürü de korkulu rüyasıdır dağ güvercinleri , evcil güvercin sahiplerinin. Cezbedicidir başına buyrukluğu. Bilir bunu onlar da. Uzak tutarlar kafesleri bu “zararlı” canlılardan…

İnsanın “bireyselleşmiş”, “kendini bulmuş” olanı da böyle değil midir? Korkulan, uzak durulan, tehlikeli bulunan, nefret edilen değil midir toplumun kendisine benzetemediği kişiler de? J. Fowles “Koleksiyoncu” adlı eserinde tam da bu gerçekliğe dikkat çeker ve isyan edercesine şunları haykırır kağıdın yüzüne; 

“Her canlı, yaratıcı ve vicdanlı kişinin çevresindeki bayağılığın kurbanı olması neden? Çünkü hepimizden nefret ediyorlar. Farklı olduğumuz için, onlar olmadığımız için, onlar bizler olamadıkları için, nefret ediyorlar. Bize işkence ediyorlar, bizi dışlıyorlar, bize hakaret ediyorlar. Kendi gözlerini bağlıyor ve kulaklarını tıkıyorlar. Onlardan nefret ediyorum. Kalın kafalı ve küçük olmaktan utanç duymayan bütün kalın kafalı ve küçük insanlardan nefret ediyorum.”

Ortega Y. Gasset ise, bunun zaten böyle olması gerektiğini, “insanın, bireyselliğini kendini topluluğa düşman, geleneğe karşıt olduğu oranda keşfettiğini” söyler “Tarihsel Bunalım ve İnsan” adlı kitabında;  “çünkü” der, “bireycilik ile geleneğe karşıtlık tek ve aynı ruhsal güçtür.”

Gülşah KÖKSAL
23.11.2014
İZMİR




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder