31 Ekim 2016 Pazartesi

TIRNAK İÇİ YAŞAMLAR


Bazı şeyler tırnak içerisinde yenilir. Örneğin balık ekmek… Balığı pişirip, soğanla, marulla ekmeğin arasına koyup yemekle Eminönü’nde bunu yemek aynı şey değil gibi gelir insana. Çünkü öyle hissetmemiz istenilir. Tüketim çağının tüketim toplumları artık bir ‘tırnak içinde’ yaşama toplumlarına dönüşmüşlerdir. ‘Boğazda balık yemek’, ’‘’Kadıköy’de kokoreç yemek’, ne bileyim, ‘Ortaköy’de kumpir yemek vs… Saydıklarımız artık sadece bir balık, sadece kokoreç, ya da kumpir değildir. İşin içine ‘bir mekanı var kılmak’, orayı tüketmek, orayla var olmak da girmiştir, ki bir nevi sos işlevi yüklenmiştir bu söylemlere. Çünkü ne lezzet, tat, ne de kalite,tırnak içinde yazılmayanlardan daha fazla ya da farklı değildir. Sadece algıda bir marka haline dönüşmüşlerdir, o kadar.
Ben de az önce tırnak içinde bir balık ekmek yedim; ‘Eminönü’nde’.  Sandalda satanlar müşterilere hizmet vermeye yetişemezken, kenardaki dükkanlar aynı balığı, aynı fiyata aynı kalitede satmasına rağmen daha tenhaydı. Oraya gidip bir masaya oturabilir, balığınızı nasıl istediğinizi söyleyebilir; yedikten sonra lavaboya gidip ellerinizi yıkayabilirdiniz. Bu imkanların hiçbiri sandal satıcılarında yoktu. Peki, ne olmazdı o dükkanda, kağıda sarılmış balık ekmeğin yanında? Söylem. Bu kadar basit. Kendini, fotoğraflarda, televizyon ekranında gördüğünüz manzaranın  içinde bulamamak… ‘’O sandaldan ben de yedim geçenlerde’’ diyemeyecek olmak. Modern insanın gerçeklik ve keyif algısının şekillenişi tamamen böyle. Ne daha çok konfor, ne daha fazla kalite isteği… Bunlar yönlendirmiyor kişileri. İnsan, kendini bir resmin içinde duyumsamak ve o resim ile varlığını olumlamak  ve bu yöndeki açlığını doyurmak üzere sürükleniyor o resimden bu resime. Bir gün Roma’da Aşıklar Çeşmesi’nde, bir gün Paris’te, Eyfel Kulesi’nin önünde…. Görmek değil, görüntü içine girmek; tatmak değil, tattığını söylemek; keşfetmek değil, en kısa yoldan varacağı manzaranın varlığını tüketmek…
Tomris Uyar bir yazı yazmıştı ‘’Tüm Tırnaklar Havaya’’ diye. Daha samimi bir yaşam sürmek için mücadelemiz, tırnakların havaya kaldırılmasına; tırnak içinde bir yaşam yaşamayı , tırnak içinde bir toplum olmamızı önlemeğe yönelik olmalı belki de…

Gülşah KÖKSAL
21.11.2015
iSTANBUL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder