Bazı şeyler tırnak içerisinde yenilir. Örneğin balık ekmek… Balığı pişirip,
soğanla, marulla ekmeğin arasına koyup yemekle Eminönü’nde bunu yemek aynı şey
değil gibi gelir insana. Çünkü öyle hissetmemiz istenilir. Tüketim çağının
tüketim toplumları artık bir ‘tırnak içinde’ yaşama toplumlarına
dönüşmüşlerdir. ‘Boğazda balık yemek’, ’‘’Kadıköy’de kokoreç yemek’, ne
bileyim, ‘Ortaköy’de kumpir yemek vs… Saydıklarımız artık sadece bir balık,
sadece kokoreç, ya da kumpir değildir. İşin içine ‘bir mekanı var kılmak’,
orayı tüketmek, orayla var olmak da girmiştir, ki bir nevi sos işlevi
yüklenmiştir bu söylemlere. Çünkü ne lezzet, tat, ne de kalite,tırnak içinde
yazılmayanlardan daha fazla ya da farklı değildir. Sadece algıda bir marka
haline dönüşmüşlerdir, o kadar.
Ben de az önce tırnak içinde bir balık ekmek yedim; ‘Eminönü’nde’. Sandalda satanlar müşterilere hizmet vermeye
yetişemezken, kenardaki dükkanlar aynı balığı, aynı fiyata aynı kalitede
satmasına rağmen daha tenhaydı. Oraya gidip bir masaya oturabilir, balığınızı
nasıl istediğinizi söyleyebilir; yedikten sonra lavaboya gidip ellerinizi
yıkayabilirdiniz. Bu imkanların hiçbiri sandal satıcılarında yoktu. Peki, ne
olmazdı o dükkanda, kağıda sarılmış balık ekmeğin yanında? Söylem. Bu kadar
basit. Kendini, fotoğraflarda, televizyon ekranında gördüğünüz manzaranın içinde bulamamak… ‘’O sandaldan ben de yedim
geçenlerde’’ diyemeyecek olmak. Modern insanın gerçeklik ve keyif algısının
şekillenişi tamamen böyle. Ne daha çok konfor, ne daha fazla kalite isteği… Bunlar
yönlendirmiyor kişileri. İnsan, kendini bir resmin içinde duyumsamak ve o resim
ile varlığını olumlamak ve bu yöndeki
açlığını doyurmak üzere sürükleniyor o resimden bu resime. Bir gün Roma’da
Aşıklar Çeşmesi’nde, bir gün Paris’te, Eyfel Kulesi’nin önünde…. Görmek değil,
görüntü içine girmek; tatmak değil, tattığını söylemek; keşfetmek değil, en
kısa yoldan varacağı manzaranın varlığını tüketmek…
Tomris Uyar bir yazı yazmıştı ‘’Tüm Tırnaklar Havaya’’ diye. Daha samimi
bir yaşam sürmek için mücadelemiz, tırnakların havaya kaldırılmasına; tırnak
içinde bir yaşam yaşamayı , tırnak içinde bir toplum olmamızı önlemeğe yönelik
olmalı belki de…
Gülşah KÖKSAL
21.11.2015
iSTANBUL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder